Boşanmak Çözüm mü?

‘’Tanrı’nın birleştirdiğini insan ayırmasın.’’ Tanrı Sözü birleşmenin ayrılmaz bir birleşme olduğu gerçeğini temel alır.

Hepimizin arzusu karşılıklı sevgi, saygı ve güvene dayalı mutlu bir evliliktir. Birbirlerini delice seven iki kişinin uyum içinde yaşamak umuduyla yola çıktıkları bu birlikteliğe hiçbir insan boşanma umuduyla başlamaz. Evliliği başarısızlık olarak görüp boşanmak bir tuzaktır. Evlilik performans sanatı değil emek verilmesi gereken bir süreçtir.

Evliliklerini nasıl başarılı kılacakları konusunda yeterli çabayı göstermeyen çiftler zamanla yoğun bir pişmanlık ve boşuna yaşanmışlık hislerine kapılırlar. Ruhsal, duygusal ve sosyal bir olgu olarak ilişkinin bu şekilde son bulmasının ayrıntıları üzerinde durmaktan ziyade bu sürece neden olan aşamaları anlamak ve boşanmayı çözümün bir parçası olarak düşünmemek şüphesiz çok daha önemlidir. Çünkü bu trajik olay bütün aile bireylerini etkilediği gibi, çocukları da anne baba arasında seçim yapmak zorunda bırakır ve bunun etkileri zamanla çocuklar üzerinde davranış bozukluklarına yol açar.

Bilinmesi  gereken ilk adım sağlıklı ve güçlü ilişkiler evliliğin ilk yıllarında şekillenir. Eşler arasındaki farklılıklar istisnasız tüm toplumlarda insan hayatını etkileyen unsurlardır. Dolayısıyla evlilik eşler arasında bir rekabet, kendimizi kanıtlama ve bencil isteklerimizin aracı olmadığı gibi ekonomik süreci iyi yönetme sanatı da değildir. Evlilik, her iki tarafın kendi hayatları için ne ifade ettiğini anlama yolculuğudur ve yolculuk için gerekli olan en önemli araç yakınlık bağını geliştirmektir. Yakınlık cinsellikten çok daha fazlasıdır. Duygusal yakınlık, zihinsel yakınlık, sosyal yakınlık, ruhsal yakınlık ve fiziksel yakınlık evlilik bağının güçlenmesi için birbirlerini destekleyen temel gerekliliklerdir.

Özellikle gelenek temelli evliliklerde ilişkilerine gereken yatırımı yapmakta zorlanan çiftler bir süre sonra ilişkilerini sorgularken kültürel alışkanlıklardan dolayı görev duygusuyla hareket zamanla birlikteliği zorlamaya başlar.

Çünkü değerlerimiz ve yetişme tarzımız olayları farklı algılamamıza ve yorumlamamıza neden olduğu gibi, çiftlerin birbirlerinin özgürlük alanlarına gereğinden fazla müdahale etmeleri de zamanla sorunları beraberinde getirir. Birlikteliğin anlamı her iki tarafın kendi üzerlerine düşenleri yapmasıyla sınırlı değildir.

Çünkü bu anlayış ve beklentiler evliliğin ileri safhalarında aksamaya başladığında suçlama ve çatışmalar boşanma sürecinin ilk işareti olan duygusal boşanma ile kendini gösterir. Duygusal boşanma sık karşılaşılan bir durumdur. Zamanla çiftlerin birbirlerine olan güvenini azaltır ve çekiciliklerini zayıflatır.

Sevginin azaldığı, ilişkinin tıkanma noktasına geldiği bu dönemde kendimizi kısıtlanmış hissetmek ve yaşadığımız hayal kırıklıkları durumu daha da güçleştirir. Bilhassa boşanmanın ayıp sayıldığı toplumlarda ekonomik ya da başka sebeplerden dolayı aralarında hiçbir duygusal bağ kalmayan çiftlerin bu şekilde yaşamaya devam etmeleri acı verici bir durumdur.

Tanrı’nın isteğine verdiğimiz karşılık yaşam boyu sürmesi gereken evliliğimizin yönünü belirler. İlişkisel varlıklar olarak dışa dönük ilişkilerimizdeki yeteneklerimizi ve başarılarımızı evlilik hayatımıza ve eşimizle olan ilişkilerimize de taşıyabilmeliyiz.

Kutsal Yazılar ‘’Evini sağlam kaya üzerine kuran akıllı kişiler.’’ Sözü ile beklenmedik zor durumlardan geçerken sabır, nezaket ve hoşgörüye sığınarak birlikte mücadele etmenin önemini bizlere hatırlatır. Bu nitelikleri yaşatmakta zorlanan çiftlerin seçtiği en kolay çözüm boşanmadır. Bu aşamaya gelmiş çiftler için ilk seçenek ilişkilerini kurtarmak olmalıdır. Çünkü, ‘’Sevgi kendi çıkarını aramaz.’’

Evlilik, çiçek bahçesi gibidir ve çiçeklerden nasıl bir buket yapacağımız bize kalmıştır.

Aile Yapısının Temel Dinamikleri